Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır.
İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye
devam ediyorlar. 300 yıl evvel okuma yazma oranı azdı ama bilen herkesin elinde
şimdiki telefonlara benzer ucuz romanlar vardı. Bunların arasında şimdilerde
kanonda yer alan büyük eserler de yok değildi. Kitap (roman) okumayı bırakmak
insanın hikâyeye verdiği değerin azaldığını gösterir. Bu yüzden hikâyeniz ne
kadar güçlü ve orijinal olursa olsun Netflix insanların Serenay’ı dikizlemek
istediğini bilir ve Serenay o ara meşgulse hikâyenizi filmleştirmez. Netflix,
reklamcılar, pazarlamacılar, bankacılar her zaman yazarlardan, yönetmenlerden,
senaristlerden kuvvetlidir. Ve zekidir. Ve ahlaklıdır. Mevsimi geldiğinde
karpuz satarsın. Mevsimi bitince tezgâhta balık satmaya devam edersin. Böyle
çok balıkçı olduğunu biliyorsunuzdur eğer dikkat bahşedilmiş şanslı bir
piçseniz. Sinemada hikâye denince aklıma porno filmler geliyor. Siz olay görmek
için meseleye dalıyorsunuz bir bakmışsınız arkadaşlar muhabbet ediyor. Siz
altın vuruşa kadar en azından inandırıcı bir sebep olsun diye konu istiyorsunuz
bir bakmışsınız olay başlamış. Konusuz dümdüz başlamış. Diyalog ve konu gibi
şeyleri yerli yerinde kullanarak tartışabilmek için porno filmler adeta
biçilmiş kaftandır. Yeterince boşluk varsa –ki muhakkak oluyor- hiçbir porno
film başarısız sayılmaz.
Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği son filmi Kuru Otlar Üstüne
filmini izlerken artık karakteristik diyebileceğimiz uzun ve kitabi diyalogları
hatırlayınca yukarıdaki gibi girmiş bulundum yazıya. Öncelikle bir olay yok
filmde. Bu yüzden de diyaloglar var. Filmin konusu da var sayılmaz. Öce
beğendiğim şeyleri kısaca sıralayayım sonra elbette bir konusu olan bu yazının
devamını yazayım. Film, karakterler ve fizyonomileri bağlamında dünya
sinemasında ilk beşe girebilecek bir film. Oyuncu seçimini kim yaptıysa
muhakkak insanı bilen biri. Bu seçimi yapan kişinin ressam olmasını isterdim
çünkü ressamlar çizgilerini, çizdiği kişilerin ruhlarıyla doldurabilen
insanlardır. Filmin en dikkat çeken özelliği bu bence. Bunu araştırmıyorum,
bakıp söylersiniz bana. Ve seçilen oyuncular çok iyi yönetilmiş. Ve sekanslar
harika. Sinemadan beklenen hazzı taşıyor gözlere. Görüntü yönetmeni de hakkını
veriyor aldığı paranın. Gelelim hikâyeye.
Doğudaki bir köyde iki öğretmenin ev arkadaşlığı mı
anlatılıyor, bunların bir ya da iki (gerçekten de kaç öğrenci ile başları
belada) kız öğrenci ile sorunları mı anlatılıyor, sonradan bacağını kaybetmiş
bir kadının cinsel varoluş hikâyesi mi anlatılıyor ben tam anlamadım. Köy niye
doğuda? Niye karlar altında. Bu bir değil, iki değil NBC kardan ne zaman
bıkacak. Yani bu karlı coğrafyaların bu hikâyelere hizmeti nedir? Manzara
fotoğrafçılığı sinemadan farklı bir şey değil mi? Sinema hareketli fotoğraf
olduğu için temel fotoğraftan biraz uzaklaşmalı diye düşünüyorum. En azından
siyah beyaz fotoğrafçılıktan biraz uzaklaşsın artık sinema. Renkli bir şeyler göstersin
bize bu insta çağında. Ana karakter herkesle arası iyi olan narsist bir
orospuçocuğu. Türkiye’de bunlardan tam 20 milyon adet erkek var. Ödüllü kadın
karakter devrimci olduğu için bacağını kaybetmiş merhametli bir öğretmen. Ve bu
karakterin ana karakterle bacağını kaybetmiş merhametli bir öğretmen olarak
temasının hikayeye ne kattığı belli değil. Şöyle diyorum bak: Bu olay gerçekten
yaşansaydı aynen böyle olurdu. Ve sanat aynen böyle olacak durumlarda olayı
aynen böyle olmayacak bir yere çekecek yeterli gerekçeye sahip olan yapıdır. Sanat
elbette hakikatin peşine düşmeli ama onu yakalamak istememelidir. Filmi izleyenler
için söylemek gerekirse ben melodramı savunmuyorum ama kadın karaktere araba
aldırmaktan daha fazlası yapılabilirdi. Ya da üçgen kurulan sahnede ciddi bir
katharsise şartlar müsaitti. Bu kez de şok sineması taraftarı olduğum
düşünülmesin. Arınma, seyirciyi doyurma meraklısı değilim. Sadece şunun
olmasını istemiyorum: 3 saat film izletmek için tanzim edilen kurgusal iskelet
her yan hikâyeciğin ağırlığını taşıyamıyor. Veteriner, haşarı Kürt, ampüte
kadın, tayin, eğitimsen, atari oynayan jandarma komutanı. Öğrencilerin şikayeti
milli eğitim yerine aha bu atarici komutana gitseydi o zaman görürdük şenliği.
Bebek uyandı. Yarım saatte bu kadar yazabildim. Saygılar.